Remember, Remember the Sixth of December

Posted by her boku bilen adam | Posted in , | Posted on 16:48

Alexandros Grigoropoulos..

Sizin için bir anlam ifade ediyor mu bu isim ?

Kim ki bu ?

Yunan bir basketçi mi acep; ya da adını sadece entellerin bildiği Grek ezgilerin sahibi bir müzisyen mi ?

Alexandros Grigoropoulos bir çocuk.

Hatta hiç büyümeyecek sadece "bir çocuk" olarak anılacak bir çocuk.

Çünkü Alex henüz 15 yaşındayken bir polis kurşunu sonrasında hayatını kaybetmiş bir çocuk.

Bundan tam 1 yıl önce yanı başımızda, Atina'da, bir polisin tabancasından çıkan bir kurşun sonucu hayatını kaybeden Alex zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası üst düzey bir bankacı annesi ise Ermeni asıllı bir kuyumcuydu. Kendisi rahat içinde yaşamını sürdürebileceği halde henüz çocuk yaşta adaletsizliği, eşitsizliği farkedip sesini duyurmaya çalışan bir çocuktu Alex.



Peki ne oldu Alex ölünce ? Pardon, bir polis tarafından öldürülünce ?

Olan şu, önce ilköğretim ve lise öğrencileri ayaklandı. Karakolların, valiliğin, kısaca devleti temsil eden tüm kurumların önüne gidip hükümet ve polis aleyhine slogan atmaya başladılar. Polisten coplu, sopalı tepki gelince ise bu sefer ne oldu dersiniz ?

Tüm Yunan halkı çocuğu, genci, yaşlısıyla ayaklanmaya katıldı. Ak saçlı koca koca teyzeler, amcalar pencerelerinden saksılar attılar polise, babalar oğullarıyla birlikte yürüdü, anneler kızlarını alıp slogan attı. Yunan halkı tek vücut oldu 15 yaşındaki bir çocuğun katledilmesine.


Alex'in cenazesinde bir de mektup dağıttı karşı kıyının çocukları :

UNUTTUNUZ
Bizi desteklemenizi bekliyorduk,
Bir defa da olsa,sizin bizi gururlandırmanızı bekliyorduk
BOŞUNA
Yalancı hayat yaşıyorsunuz,boynunuzu eğdiniz,
donunuzu indirdiniz ve öleceğiniz günü bekliyorsunuz
Hayaliniz yok,sevdalanmıyorsunuz,
yaratmıyorsunuz
Yalnız satıp alıyorsunuz.
HER YERDE MADDİYAT
SEVGİ HİÇBİR YERDE-HİÇBİRYERDE GERÇEK
Anababalar nerede? Sanatçılar nerede?
Neden dışarı çıkıp bizi korumuyorlar?
BİZİ ÖLDÜRÜYORLAR
YARDIM EDİN...

ÇOCUKLAR

Bu mektubu yazan çocukların sırtlarını dayadığı mottolarından biri de ne oldu biliyor musunuz ?

Taşıdıkları pankartların çoğunda yazan neydi ?

Şuydu :

Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa


Peki kimin bu sözler ?

Nazım'ın...

Yanı başındaki komşusunun içinden çıkan bir adamın sözlerinden ilham aldı tüm Yunan Halkı.

Peki Alex'in öldürülüşü ve ardından yaşananlar dizelerinden ilham aldıkları adamın memleketinde nasıl bir etki yarattı ?

Hiç...

Alex'in ismi, ezilenlerin, ezenlerin şakşakçılığını yaptığı ülkemizde geçen yıl da bir şey ifade etmiyordu, aradan geçen 1 yılda da bir şey ifade etmedi.

Zaten bırakın bir etki yaratmayı,bizim ülkenin evlatlarının üniversite okuyan/okumuş olanları da dahil, o dizelerden bile haberi yoktu muhtemelen.

O yanı başında Yunan'ı düşman belleyen bu halk, öyle bir halktı ki; bırakın 15 yaşında gavur bir çocuğun öldürülmesini; yaşı büyültülüp idam edilen 17 yaşındaki kendi evladını da, "ezilen halkı" için gencecik yaşında hapislere atılan, işkence gören, öldürülen, baklava çalıp 30 sene yiyen çocuklarından da bir ilham alamamıştı ki kendi şairinin bu dizelerinden ilham alıp haksızlıklara göğüs gersin.

Hatta bırakın buna tepki vermeyi bu işkencecilere alkış tutardı her daim.

Zaten "vatanı sevmek önce vatanın çocuklarını sevmektir" diyen şairini memleketten kovup, vatan haini ilan etmişti bile.

"Biz çocukları büyütüp katil yapınca seviyoruz ancak" demişti birileri zamanında. Biz çocuklarımıza daha küçücük yaşta oyuncak olarak bile tabancalar alıyor, vatanlarını sevmeleri için önce kan dökmelerini ezberletiyor, sevgi ile değil ancak 20 yaşına geldiklerinde askere uğurlanırken havalarda hoplatıyoruz.

Zaten katillerin yönettiği memlekette başlarına bir şey gelince de tepki yerine "vatan sağolsun, devletimiz varolsun, Allah geride kalanlara ömür versin" diyor geçiyoruz.

Mendil satan, ayakkabı boyayan, araba tamir eden, tiner çeken çocukları ise zaten görmüyoruz ki sesimizi çıkaralım. Neyinden ilham alalım ki zaten hayatları işkence olan çocukların polis tarafından işkence görmesinin, öldürülmesinin...

Ha biz tepki koymuyor muyuz haksızlıklara ?

Hiç koymaz olur muyuz canım?

Facebook'da avatarımıza Atatürk resmi, bayrak, kan ve gül koyan biz değil miyiz ? Atatürk'ü seven 2 milyon kişi bulan biz değil miyiz ?

Biziz..

Hayatında iki satır kitap okumamış anarşistlerin olaylara tepki koymayı sadece esnafın camını indirmek olarak algıladığı, en çağdaşının 1938 Kasım'ında takılı kaldığı, hoşgörü dinine mensup %99'unun 1300 yıl önceki Arap çölü zihniyetinde beyin faaliyetleri gösterdiği, "solcuyum" diyenlerin Dersim'i savunur olduğu, "yıllardır ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü" söyleyen ama kendi hakkını aramak yerine hala, yargılanmış ve hüküm giymiş bir insanın hakkını(!) arama peşinde koşan azınlıkların yaşadığı memlekette hakkını aramak için grev yapana bile tepki koyanların Alex'in de, Deniz'in de, Erdal'ın, Ceylan'ın da yitip gitmesi şimdiye kadar bir anlam ifade etmediği gibi bundan sonra da bir şey ifade edecek değil. Bizimki sadece boş lakırdı..

Zaten bizler klavye delikanlıları değil miyiz, oturduğumuz yerden atıp tutan ?

Peki biz tepki koyunca götümüze copu sokan polise, analarımıza "çocuklarınız bize emanet" diyip zorla aldıkları askerde yine analarımızı anmadan edemeyen komutanlara, "sorma sorgulama ezberle geç" diyen profesörlere, içinden 550 tane doğru düzgün insan seçmeyi beceremediği gibi topu 550 lira etmez bu adamlara alkış tutup, bizi götümüzün üstüne oturtup "klavye delikanlısı" "olmaya iten kim ?

Kim ?


Ne diyelim, bizimkiler uyuyamıyor bari sen rahat uyu Alex..


αναπαύεται εν ειρήνη
Alex



*
Bu yazıya "evet çok haklısın" diyip 2 gün içinde unutacak 70 milyon kişi bulabilirim..Valla bulurum.


Comments (24)

Polis teröründen tutun da yozlaşmaya yüz tutmuş gençliğimize, önünde text penceresi, elinin altında klavye, konu da vatan, millet olunca kendinden geçen klavye delikanlılarına, sahip çık(a)madığımız değerlerimize, Yunan halkının sağduyusuna kısa ve güzel bir yazıda ışık tutulmuş. Eline sağlık HBBA.

Alexandros'un rahat uyuması dileğiyle...

http://www.vimeo.com/2679534

hepsi bi yana, yazının en gerçek cümlesi "Bu yazıya "evet çok haklısın" diyip 2 gün içinde unutacak 70 milyon kişi bulabilirim.." bu olmuş. malesef.

Alexis kim? msıfs Bizim insanlığımızın en büyük sorunudur bunlar: Unutmak ve umursamamak. Hatırlarsak da yalandan hatırlıyoruz. 10 Kasımlarda falan misal? Hepimiz Atamızın izindeyiz oysa!

Ben çoktan vazgeçtim bu insanların "kurtulabileceğinden".. Hepsi ölü, hepsi ceset. Tek yapabildikleri korkmak. Sadece korkabiliyorlar. Yunandan, koministten, polisten, devletten, dinsizden... Korkuyorlar ve kafalarını kuma gömüyorlar.

Bizim ülkemiz insanları nefret ediyor devletten. Gerçekten ama! En devletçisi bile şikayetçi devletten ve devlet politikalarından. Ama gel gelelim devlete karşı hareket eden birisini görünce bir anda unutuyor az önce devlete sövdüğünü. Bir anda kelle avcısı oluyor. Kahrolsun devlet düşmanları! oluyor bir anda. "Asın bu vatan hainlerini asın!"

Bir bilseler bir Nazım'ın hepsinden daha fazla sevdiğini bu vatanı.. Tek bir kelimesini bile okumuşlar mıdır acaba...

O yüzden bizim ülkemizde duyarlı olunmaz böyle şeylere. Polisle çatışmışsa ve ölmüşse "gebersin pezevenk!"tir. Değişmez.

Bu ülkede bir şeyler başarılmak isteniyorsa birinin bir nükleer bomba bulması gerekiyor!

Ben şimdi bu yazıyı muhtemelen unuturum birkaç gün içinde. Bu sebeple ricam, kendinize haksızlık etmeyin de "ayın yazıları" serisine ekleyin bu ay. Yeniden yeniden hatırlatın...

ah ne desem bilmiyorum ki. bundan birkaç ay önce 17 yaşında bir çocuk öldürüldü polis tarafından burda.(antalya-çağdaş) haberi bile olmadı insanların, bi avuç hukukçu polis kolayca yırtmasın diye uğraştı da birileri vicdanlarını anımsadılar.
neyse...
artık söyleyecek sözüm kalmadı benim.

Uzun zamandır okuduğum en gerçek yazı. Bundan sonra takipçinizim. Sevgiler...

Bu satırlarını okusa bile yazının içeriğindeki tarafsız ( ya da tek tarafı İNSAN olan demek daha doğru belki de) ama sonuna kadar haklı öfkeyi ve çarpıklığın gözlerine sokulası gerçekliğini anlayamayacak kadar taraflı ve bunu meziyet sayacak kadar basit bi 30-40 milyon da ben bulurum gibi geliyor bana.

Ne fena :(

ne hazin şeydir insan doğup insan ölememek

Ben de bu sabah gazeteyi okuyunca aynı şeyi düşünmüştüm ama dile getiremedim senin gibi...

insani erdemlerimizden uzakta yasamak acaba yasamak midir?

hala gerçekleşeceğine inanmak için inat ettiğim bir rüyadır, milletimin başkasının acısını yüreğinde duyup ayaklandığı gün..

İçim titreyerek okudum her bir sözcüğü.Bir daha okudum,sonra bir daha. Özellikle 80 darbesi mağdurlarının, o günlerde ve sonrasında yaşadıklarını araştırırken, bugün bir tesadüf sonucu ulaştığım bloğunuzdaki bu yazınızı Facebook sayfamda paylaştım. Ne hüsran:( 7 saat oldu, lütfen "beğendim" butonuna basan bile yok! Oysa, saçmasalak bir video yayınlamış olsaydım, sayfam yorumlarla dolardı bile bunca saatte.:(
Kendi adıma yılmayacağım, paylaşılması izninizi verdiğiniz için, sizin imzanızla gereken her yerde paylaşacağım.
Çok teşekkürler.

haklısın kardeş. fakat gel gör ki bunu ortalama bir Yunan'a dahi anlatamıyorsun. Türkiye tam bir klinik vaka olsa da, olayların içinde olunca insanlar yine de "Sisteme haddini bildirdik" diyemiyorlar. bunu St. Pauli diyarından, komşum Yunan Eleni ile konuştuktan sonra yazıyorum.

Ellerine sağlık arkadaşım,uğraşıp uzun uzun yazmışsın,güzel de yazmışsın.Ama bunu yazmakla sadece gene prim topladın,off adam yine döktürmüş dediler.Yazmaktan başka ne yaptın? Veyahut okuyup ta noktasına virgülüne katılanlar,katılmaktan başka ne yaptı? Bu işler yazmakla olmuyor ki zaten aşağı yukarı böyle ortamlarda bunun gibi şeyleri herkes yazıyor artık.Kısacası birileri daha çook yazar,birileri daha çoook beğenir,herşey de bununla kalır.

şu son yorumla alakadar olduğundan belirtmeden geçemeyeceğim Her boku bilen brother!

http://www.hastaliklidunya.com/2009/12/sundan-bundan.html

Hangi savaş daha büyüktür barıştan...

bu günü unutmayıp böyle bir yazı yazdın ve düşüncelerimi benim duyuramayacağım kadar fazla insana duyurdun ya. biraz daha sevdi seni saygım bi kat daha arttı!

Lafım sana değil ama; ben de benzer şeyler ülkesinde de olduğu halde sadece bu tarz "komşu" durumlarını önemseyen insanlardan bir sürü bulabilirim. Mesela şöyle bir şey var: http://ff.im/t9waS Ve sanırım haber kaldırılmış site tarafından.

Yanlış anlaşılmasın, bu tarz şeylerin dini, milliyeti, ırkı, kitabı olmaz. İnsan, her yerde insandır. Fakat bu durum, burnumuzun dibindeki olayları görmezden gelmemize neden olmamalı.

Uzun süredir okuduğum en güzel yazılardan biri oldu blog aleminde.
İnsan önce kendinden başlamalı bir şeyleri değiştirmeye. Gerisi kendiğinden gelir... Hep bir kahraman bekleriz içimizdekini ateşlemek için. Bazen de dikkat çeken bir olay Alexinki gibi. Oysa her insan kendi kendisinin kahramanı olabilir. Ama kimse bilmez bunu...

polis copu yemek çok zevklidir ya.. valla bak.. arada tatmak lazım...

http://www.dailymotion.com/video/xaht22_bandista-yan-babilon_music

yazının sonuna çoğu zaman eklediğin gibi şarkı ekleseydin ve o şarkı bu olsaydı tam olurdu.

Nefretten başka birşey okuyamadım bu yazıda da.

Alexis'i, ego patlaması yaşadığımız saçmalıklarımıza (blog girdisi) alet etmeseydik sanki daha da güzel olurdu gibi. Sinirlenmedimse de üzüldüm. Boş kullanmışız merhumu.

Neyse...



********************


İşin, içinden çıkamadığım bir tarafıda kendimi bildim bileli bu yaşadığımız ülke için söylemlerin hiç değişmemesi oldu. Çaresizlik, zam, hak yoksunluğu, adalet aramak, mebuslar şöyle, şiddet delisi polisler böyle, asker şehit oldu, ortalık kana bulandı, terör, memur, rüşvet, tansu, mesut, alparslan, deniz, turgut, türbanlı genç kız, +18 falan filan. Neden bu hiç değişmedi sorusuna kakamı yaparken de cevap bulamadım?

Acaba diyorum bazen, hani insan nasıl görmek isterse öyle olur, onu yaşar ya hep... Bu yüzden mi acaba? Yani oturup düzeltmek yerine aşağılayıp geçtiğimiz için, Şiddet uygulayana şiddetle karşılık vermek istediğimiz için, 1300 yıl önce çöl fakirlerinin ne söylediğini düşünmeye gerek duymadığımız için, şairlerimize, sanatçılarımıza sahip çıkılmadı diye ağlarken yetiştirdiğimiz nesilden de Nazım'ın çıkacağını hatırlamadığımız, görmeye çalışmadığımız için, Dersaneye gidecek durumu olmayan el kadar çocuklara ders çalıştırmak bi gün aklımıza gelmediği için (onların ışık evlerine gitmesine neden olduğumuz için), İçin de için vesselam.

Öz olarak demek istiyorum ki; neden bu kadar nefret ediyoruz lan o her gün gezdiğimiz sokaktan? O sokak bizim esrar içtiğimiz sokak ya amına koyyim. Psikotik egoistlik yerine (blog girdisi) mahalle delikanlısının kundurasıyla zorlasak ya bide algının kapılarını...

Yok lan olmaz diyoruz ama ya açılırsa?

nereye unutuyorsun 2 gunde.
alexis i gezide gordum dun