97 - This Boy's Life

Posted by her boku bilen adam | Posted in | Posted on 18:39

Binbir şaşaa ile atıp tutarak, “şöyle fantasik olcak böyle kuntastik olacak";  yok efendim “böylesi daha önce yapılmadı, blog dünyasında bir ilk” diyerek başladığım “Son 20 Yılın En İyi 100 Filmi” yazı dizisinde 3 film yazdıktan sonra kocasından boşanmış Seda Sayan gibi ortalıktan kaybolmuş, adeta bu seriyi merakla bekleyen okuyucuları hayal kırıklığına uğratmıştım.

Valla niye öyle oldu ben de anlamadım ama artık bu duruma son verme adına 97 numaralı filmle karşınızdayım. Gerçi seri bu hızla giderse 2032 yılında 100 filmi tamamlamış olacağız ama olsun.

Efendim bir kez daha altını çizmekte yarar görüyorum ki bu liste, bu blogdaki tüm düşünceler gibi kişisel bir listedir ve “bu film bu sırada hatta bu listede nasıl olur, keserim çocuğumu” gibi serzenişleriniz beyhude kalacaktır. Ayrıca ülkenin en popüler sinema eleştirmeni Ömür Gedik’se bu listeye Maskeli Beşler Kıbrıs’ı bile sokarım ben kimse elleşmesin.

Girizgahı fazla da uzatmadan konumuza dönelim

Listenin 97 numarasında bir biyografi var.

İskoç yönetmen Michael Caton-Jones’un Amerikalı yazar Tobias Wolff’un kendi çocukluğunu anlattığı aynı adlı roman uyarlanan 1993 yapımı :

This Boy’s Life



*Fragman gayet dandik gelebilir. Sanırım kötü müziğin de bunda etkisi var.

This Boy’s Life yönetmenlikten çok hikayenin ve oyunculukların ön plana çıktığı bir film. Film, Toby'nin annesinin ordan oraya savrulan hayatlarına bir son vermek; hem kendisine hem de oğluna artık düzenli bir yaşam verme uğruna yaptığı bir evliliği ve o evliliğin Toby üzerindeki etkisini anlatıyor.

Yazar Tobias Wolff’u yani Toby’yi tıfıl bir Leonardo DiCaprio canlandırıyor. Açıkçası rolünün de hakkını gayet iyi veriyor. Toby’nin hırçın ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için debelenen biçare çocukluğunu gayet iyi yansıtmış kendisi.
Kanımca en iyi oyunculuklarından biri bu filmde.

Toby’nin üvey babası ile oğlunun arasında kalmış ve yine Toby kadar çaresiz kalmış annesi Carol rolünde ise Ellen Barkin var.

Ama filmin asıl yıldızı ki aslında bu filmi bu listeye sokmamdaki en büyük payın sahibi Robert De Niro’nun canlandırdığı hatta döktürdüğü üvey baba/manyak koca Dwight karakteri. Beyazperdede görüp görebileceğiniz en hastalıklı karakterlerden biri kanımca. “Bir Sosyopat Nasıl Olur” tabirinin yansıması.

Filmden seçtiğim aşağıdaki sahnede karakterle ilgili yeterli ipuçlarını da görebilirsiniz.



This Boy’s Life yukarıda da belirttiğim üzere aslında çok da özgün olmayan bir hikayeye sahip. Ama filmin bu klişelerin çerçevesinde politik, ailevi bazı alt metinler eşliğinde iyi bir film olduğunu söyleyebilirim.

Ama bu filmin bu listeye girmesindeki en büyük iki etkenden biri Robert De Niro’nun muhteşem oyunculuğu; diğeri ise bu filmi benim için önemli iki kişiyle uykumuzun kaçtığı bir yaz gecesi öylesine izlemeye başlayıp uzun süre etkisinden kurtulamayışımızdır. Hatta öyle ki; yukarıdaki fıstık ezmesi sahnesi uzun yıllar aramızda geyik konusu olmuş ve dibinde bi yudum kola kalmış şişeler, bir lokması kalmış reçel kavanozları sırf şu sahne yüzünden gözümüzde kavanoz, şişe izleri bırakmıştır.


Biz de az manyak değilmişiz.

Bu filmi ve yazıyı biraz kısa tutmak istiyorum. Bir nevi seriye tekrar adapte süreci gibi düşünebilirsiniz.

Bir sonraki film için 3 ay sonra görüşmemek dileğiyle.

* Filmle ilgili yazılmış bir başka yazı için buna tıklayabilirsiniz.

Comments (7)

Evet bir daha böyle terbiyesizlikler yapma. Tabi Trabzon kolbastı yapınca hepiniz kendinize geldiniz.

zaten leonardo dicaprio'nun kötü oynamış denilebilecek tek filmi titanictir, ki o da filmin kötülüğünden herhalde.

Leonardo'nun bu filmde yer almasını sağlayan kişi De Niro'dur. Yıllar sonra The Good Shepard'daki Wilson karakterini canlandırmasını istemiş, ama Leonardo o sıralarda Scorsese ile The Departed'i çekeceği için teklifi reddetmek zorunda kalmış. De Niro da arkasından konuşmuş epey. "Ulan seni keşfeden bendim bir kere çocuk" falan demiş böyle.

henüz izlemediklerimi liste yapıp emekliliğime saklayacağım. o vakte kadar anca biter bu seri.

merhaba..
bu filmi izlemedim ama listeme ekledim hemen..
Dicaprio'ya karşı olan önyargımı ''What's Eating Gilbert Grape'' filminde yenmiştim.. merakla bekliyorum..

muhtemelen farkındasınızdır ama o fıstık ezmesi değil hardal kavanozuydu.değil miydi?

Why? Because it already functions like a plan of how each scene must appear. [url=http://www.fillerobe.com]canada goose outlet[/url] Trust me and go where I send you.". [url=http://www.d2now.com]canada goose outlet[/url] Ucznxwlwr
[url=http://www.jacketstorontoonsale.com]cheap canada goose jackets for kids[/url] Cibnvdach [url=http://www.louboutinstoreuk.co.uk]christian louboutin sale[/url] lawmdmmwp http://www.cheapcanadagooseparkas.ca